Çin'de iktidarın önde gelen kadroları bu hafta Başkent Pekin'de bir araya gelerek ülkenin 2030'a kadarki beş yıllık planına ve temel hedeflerine şekil verecekler. Yaklaşık her yıl, ülkenin en yüksek siyasi organı olan Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi, Plenum olarak da bilinen bir haftalık toplantı için bir araya geliyor. Bu yılki toplantıda alınacak kararlar Çin'in bir sonraki Beş Yıllık Plan'ının temelini oluşturacak. Yani dünyanın en büyük ikinci ekonomisinin 2026-2030 yılları arasında izleyeceği plan.
Balık, besleyici değeriyle sofraların vazgeçilmezi olması gereken bir gıda iken, insan kaynaklı deniz kirliliği nedeniyle tüketimi artık bilinçli bir yaklaşım gerektiren bir sağlık ikilemine dönüşmüştür. Bu rehberin amacı, balık tüketiminin besleyici yönlerini korurken, denizlerdeki ağır metal kirliliğinin oluşturduğu sağlık risklerine karşı bilinçli bir yaklaşım sunmaktır. Özellikle hamileler, anne karnındaki bebekler (fetüs) ve sinir sistemleri hızla gelişmekte olan çocuklar gibi hassas gruplar için doğru balık seçimi ve tüketim sıklığı hayati önem taşımaktadır. Bu rapor, deniz ürünlerini menünüzden çıkarmadan, güvenli ve sağlıklı bir şekilde tüketmeniz için pratik bilgiler ve uzman önerileri sunmaktadır.
Kardeşim Mahmut Faysal yanımda otele girdik. Faysal benim için şişe suları, portakal suyu, adını anmak istemediğim amerikan marka şurup, birkaç paket kağıt mendil, birkaç şişe maden suyu almış. “Beypazarı Doğal Maden Suyu”nu anmadan geçmeyeyim. O gece bir şişe içtikten sonra bir daha vazgeçemedim. Fransa’nın pek ünlü maden sularını sollayan cinsten. Hemen şu tavsiyemi de burada sunayım: Ülkenin her yerinde bulunduğunu sandığım, bulunmasının çok yararlı olacağını tahmin ettiğim Beypazarı Doğal Maden Suyu’nu sakın ihmal etmeyin. Sağlık için harika. İlaç. Birebir ilaç: Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından üstlenilmesi gereken bir ilaç.
Komplo teorileri, önemli toplumsal olayların veya karmaşık durumların arkasında, kötücül emeller güden güçlü aktörlerin gizli planları olduğu varsayımına dayanan açıklama biçimleridir. Bu anlatılar, etrafımızda olup bitenleri, görünürdeki nedenler yerine, bir kimse, kuruluş veya ülkeye karşı gizlice kurulmuş zarar verici bir tuzağın sonucu olarak yorumlar. Temelinde yatan gizlilik, kötü niyet ve organize bir güç varsayımı, bu teorilerin ortak paydasını oluşturur.
Günümüz haber akışı ABD-Çin gerilimi, Tayvan Boğazı'ndaki askeri hareketlilik ve AUKUS gibi yeni bölgesel ittifaklarla dolu. Bu manşetler, Hint-Pasifik'in 21. yüzyılın jeopolitik merkez üssü haline geldiğini açıkça gösteriyor. Ancak bu tanıdık başlıkların gölgesinde, bölgenin geleceğini asıl şekillendiren daha derin, şaşırtıcı ve genellikle gözden kaçırılan dinamikler yatıyor. Bu yazının amacı, bu karmaşık jeopolitik satranç tahtasındaki en çarpıcı ve az bilinen altı gerçeği ortaya çıkararak manşetlerin ardındaki güç mimarisini deşifre etmektir.
Arjantinli Marksist devrimci Ernesto "Che" Guevara'nın mirası, 20. yüzyılın en çarpıcı kültürel paradokslarından birini temsil eder. Hayatını kapitalist sömürüye karşı silahlı mücadeleye adayan bu figür, ölümünden sonra küresel bir ticari ve kültürel ikona dönüşmüştür. Onun stilize edilmiş yüzü, genellikle apolitik bir isyan sembolü olarak, 20. yüzyılın en çok yeniden üretilen imgelerinden biri haline gelmiş ve devrimci kökenlerinden koparılarak bir tüketim nesnesine evrilmiştir. Bu analiz, Guevara'nın devrimci kimliğinden popüler kültürdeki metalaşmış imgesine uzanan bu çelişkili mirası incelemektedir.
Bilmiyorum hangi yönünden bahsedeyim; bugün bir evi idare etmek oldukça zordur. Bir mahalleye muhtar seçilseniz, mahalleyi yönetmek biraz daha zordur. Bir köyü yönetmek ise daha da zor olduğundan, konuya ihtiyar heyeti girer. Biraz daha büyük bir toplulukta ise, bunu bir nahiye olarak tanımlayalım yahut “kaza” desek, daha büyük bir idare mekanizması ortaya çıkar. Bazı kazalar küçüktür, birkaç mahalleden oluşur; bazı kazalar ise ülkedeki kimi şehirlerden daha büyük bir nüfusa sahiptir. Bazılarını da ilçe adıyla anarız. Hepsinin yönetim mekanizması şablon olarak aynıdır, fakat dinamikleri farklıdır.
Eminim hepiniz Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’yı tanırsınız. 1635 senesinde doğan Fazıl Ahmet Paşa, gençlik yıllarında babası tarafından verilen eğitimle çok iyi yetişmiştir. Reformcu yapıya sahip olan Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, Erzurum ve Şam valiliklerinde bulunduktan sonra çok genç yaşta, babasının divana tavsiyesiyle sadrazam olmuş, değerli bir devlet adamıdır. Sadrazamlığı süresince Avusturya’yı barış yapmaya zorlayan Fazıl Ahmet Paşa, Girit’i Osmanlı topraklarına katmakta büyük başarı göstermiştir.
Geçtiğimiz son 15-20 sene içinde toplumda yaşadıklarımızı tahlil etmenin, tarihe not düşülmesi adına gerekli olduğuna inancım tamdır. Örneğin, iktidar değişikliği sonrası 2000’li senelerin başında, Emniyet güçleri için tedarik amacıyla çıkılan birçok ihalede, emniyetin silahlı kuvvetlerden daha fazla teçhizat teminine yönelmesini hayretle izlemiştim. Bir dönem, 1978-79 senelerinde emniyet teşkilatı ile değişik konularda çalışma yapmıştık. Hatta Türkiye’ye ilk “Jammer” cihazını verdiğimizi hatırlarım. “Jammer” cihazının üretildiği yere, İngiltere’ye emniyetten bir iki kişiyle birlikte gitmiştik.
Adalet, en temel anlamıyla "herkese hakkının verilmesi" fikrini taşıyan bir değerdir. Ancak bu genel tanım, "hak edilenin ne olduğu" veya bu hakkın nasıl tespit edileceği gibi somut soruları yanıtsız bırakır. Bu nedenle adalet kavramı, tarih boyunca filozofların ve düşünürlerin zihnini meşgul etmiş, her biri bu temel değere farklı açılardan yaklaşarak onu yeniden yorumlamıştır. Toplumsal yaşamın vazgeçilmez bir unsuru olan adaletin önemini en veciz şekilde ifade eden sözlerden biri, "Adalet mülkün temelidir."
Afrika kıtası, onlarca yıl boyunca dünyanın bilinç altında iç savaşlarla özdeşleştirildi. Bugün kıtanın büyük bir bölümüne yayılmış halde olan bu savaşlar, Sahel'deki bölgesel çatışmalardan Sudan'daki açık iç savaşa, Kamerun'daki yerel ayrılıkçılıktan Mozambik'teki cihatçı faaliyetlere kadar kapsam ve şiddet açısından çeşitlilik gösteriyor. Her bir vakanın kendine özgü özellikleri olmasına rağmen, hepsinin bazı ortak özellikleri bulunuyor.
"Tarihin Sonu" mu, Yoksa Sadece Başka Bir Kırılma Noktası mı? Demokrasi, günümüz dünyasında alternatifsiz ve ideal yönetim biçimi olarak görülür; neredeyse kutsal bir "tarihin sonu" zirvesi. Ancak perdeyi araladığımızda, demokrasinin aslında ne kadar kırılgan ve çelişkilerle dolu bir sistem olduğunu görüyoruz. Ana akım tartışmaların cesaret edemediği gerçekler, bu yönetim biçiminin sorgusuz sualsiz bir ideal olmadığını fısıldıyor. Bu yazıda, demokrasinin kendi içindeki zayıf noktalardan beslenen popülizme nasıl zemin hazırladığını, bu sürecin küresel verilerle nasıl kanıtlandığını ve en temel vaatlerinin bile neden sorgulanması gerektiğini ortaya koyan beş sarsıcı gerçeği mercek altına alacağız.
Birkaç gün önce "radyo.ayorum.com'a HOŞ GELDİNİZ" başlıklı makalemi yazdıktan sonra Radyo programlarımıza yenileri eklendi. Otuziki programdan yetmişi aşan programa ulaştık. Bu da az şey değil hani. radyo.ayorum.com'u yeni programlarıyla da dinlemeliyiz. "radyo hazinemiz", ayorum.com'un düzenli yazarlarının ve yakın dostlarının kaleme aldığı, edebiyat, siyaset, çevre, bilim, teknoloji, sanat ve kitap inceleme takımı içinde yer alan programlarla biraz daha zenginleşti.
Post-modern filozoflara göre, akıla, akıl-lan-ma çağına karşın savaşlar, katliamlar ve barbarlıklar sürdü. Sürüyor. İnsanın, insanoğlunun hayvanlıklarının önü alınamadı. Alınamıyor maalesef. Faşizmler ve nazizmler, ırkçılık ve kırımlar insanın yeniden "hayvanlaşması" değil se nedir? Doğru. Ama, savaşlar, katliamlar, barbarlıklar akıl-dan çıkmadı. Akıllanma çağı yaşandı, ama herkes bundan payını alamadı. Kötülüklerin yeniden ve yeniden sahnelenmesinin ardındaki neden akıl değil. Kimi kez milliyetçiliktir. Irkçılıktır. Kimi kez din(ler)dir. Hurafe(ler)dir, yobazlık(lar)dır.
ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze konusunda sunduğu ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun kabul ettiği barış planında ne var? 10 soruda Gazze planı... ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'deki savaşı bitirmek için sunduğu plan, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu tarafından kabul edilirken Hamas'tan henüz bir yanıt gelmedi. Peki, uluslararası toplumun da destek verdiği bu 20 maddelik barış planı ne öngörüyor? Planın öne çıkan noktalarını derledik.
Ferruh Dinçkal her zamanki gibi kendine özgü çalışma yöntemiyle yaratıcı, yenileyici, yenilikçi, zihin açıcı bir eyleme girişti. Eline sağlık. ayorum.com'dan, ekitap.ayorum.com'dan sonra radyo.ayorum.com'u cömertçe sundu. Buyurun. Bayram hediyesi niyetine diyelim. Çalışma arkadaşlarıyla. Aile üyeleriyle. Hepsine binbir teşekkür. Şimdilik elli civarındaki program sayısı gitikçe artan "radyo hazinemizde", ayorum.com'un düzenli yazarlarının ve yakın dostlarının kaleme aldığı, siyaset, çevre, bilim, teknoloji, sanat ve diğer konularda pek çok "inci" bulmak mümkün. "Kitap inceleme" takımı içinde yer alan programlarda anlatanların seslerini duyuyoruz, olayları, öyküleri yaşayanların heyecanlarını, coşkularını duyumsuyoruz ve "havaya giriyoruz". Çocuk, kadın, erkek işçilerle birlikte yürüyoruz.
Bulgaristan maaşı yaklaşık 25 bin lira olan Türk emeklilere kapıyı açınca, yüzlerce emekli bu ülkede yaşamak için sıraya girdi. Türkiye’de emeklilerin büyük bölümü düşük maaşlarla açlık sınırının altında hayat mücadelesi verirken, daha varlıklı emekliler ise yurt dışında yaşamayı seçiyor. Emeklilerin son dönemde en çok tercih ettiği ülke ise komşu Bulgaristan oldu. Son bir yılda yüzlerce emekli, Bulgaristan’dan oturum izini alırken, yüzlercesi de bu ülkeye yerleşmek için yasal işlemlere başladı.
Bu hamle, Gazze’de yaşanan insani kriz sürerken İsrail hükümeti üzerinde baskı oluşturma çabası olarak değerlendiriliyor. İngiltere, Avustralya ve Kanada, BM Genel Kurulu’nun Üst Düzey hafta toplantısından sadece birkaç gün önce tarihi bir diplomatik adımla Filistin Devleti’ni tanıdı. Filistin Devleti'nin varlığı, çoğunluğu on yıllar önce olmak üzere, 193 BM üyesinin yaklaşık 150'si tarafından kabul edilmiş durumda. Bu ülkelerin çoğu Küresel Güney’de yer alıyor.
Ortak nokta, yolsuzluk, ekonomik eşitsizlikler ve yönetimden umudunu kesen halkın öfkesi oldu. Son dört yılda Güney Asya’yı sarsan üç büyük halk hareketi, üç ülkede liderlerin görevden gitmesine yol açtı. 2022’de Sri Lanka’da başlayan öfke dalgası cumhurbaşkanını devirdi. İki yıl sonra Bangladeş’te kitlesel protestolar hükümeti yıktı. Bu hafta ise Nepal’de öfke patladı; başbakan bir gün içinde istifa etmek zorunda kaldı. Her üç protesto da bir 'kıvılcımla' başladı ancak sonunda iktidara ve kökleşmiş siyasi elitlere karşı geniş çaplı bir reddiyeye dönüştü.
Trump, Nawrocki ile görüşmesinde NATO üyelerinin savunma harcamalarına dair yanıltıcı iddialarda bulundu. Trump, göreve yeni başlayan Polonya Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmede, Polonya’nın NATO’nun yüzde 2 savunma harcaması hedefini karşılayan yalnızca iki ülkeden biri olduğunu iddia etti. ABD Başkanı Donald Trump, Polonya’nın daha önce NATO’nun gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYİH) yüzde 2’si olarak belirlenen savunma harcaması hedefini karşılayan yalnızca iki ülkeden biri olduğunu iddia etti.
Rach 34 yaşında bir Avustralyalı. Dünyada cilt kanseri oranının en yüksek olduğu ülkede, birçokları gibi o da "güneşten korkarak" büyümüş. Çocukluğu, Avustralya okullarında yaygın olan meşhur "şapka yoksa oyun da yok" kuralı, güneşin kanser yapacağına dair 90'ların reklamları ve evinin her kapısında nöbet tutan güneş kremi tüpleriyle geçti. Bu durum, Rach'ı günde birkaç kez güneş kremi süren ve nadiren şapkasız evden çıkan biri haline getirdi.
Biz genelde iki kelimeyi birbirine karıştırmaktayız. Kayyum kelimesi ile Kayyım kelimesi birbirine benzese de, birbirinden ayrı iki anlamda kullanılması gerekir. Bakın, Kayyum kelimesi, şirketlerin ve kurumların başındaki kişilerin yönetimdeki zayıflığı mahkemelerce veya yetkili mercilerce tespit edilirse, yerlerine atanacak kişilere verilen isimdir. Kayyım ise başka anlamdadır. Doğrulup ayakta durmak, devam ve sebat etmek, bir işin idaresini üzerine almak, gözetip korumak anlamındaki Kıyâm kökünden gelen bir ifadedir. “Her şeyin varlığı kendisine bağlı olan, kâinatı idare eden” anlamına gelir. Aslında “El-Kayyım” kökünden gelir bu ifadeler.
Hani sorsalar “Hangi şair daha fazla vatanını sever?” diye, aklıma iki isim gelir: Biri Tevfik Fikret, diğeri ise Namık Kemal. Yanlış anlamayın, Nazım Hikmet’in ismini telaffuz etmek istemedim, çünkü onların yaşadığı dönemler farklıydı. Osmanlı Devleti’nin ülkeyi parsel parsel satmasına haykıran iki önemli şairdi onlar. Namık Kemal 1840’ta, Tevfik Fikret ise 1867’de doğmuştu. Aralarında 27 yıl gibi büyük bir fark olsa da, aynı ideolojiyi benimsemiş iki kıymetli şairdi. Namık Kemal’in hayatı beni çok etkilemişti, eserlerini okurken çok duygulanmıştım.
Muhalefetin 2014’ten bugüne TBMM’ye verdiği ama AKP tarafından reddedilen araştırma önergelerinin bazılarını okumanızda yarar olduğunu düşünüyorum. Hani biz okuruz, ekranlardan izleriz ve sonra unuturuz ya… İşte bunların bazıları unutulmamalı. En çok ne ağırıma gidiyor biliyor musunuz? Bizleri aptal yerine koymaları. Çek tabancayı vur beni! Tıpkı Nadira Kadirova’nın bir vekil tarafından tabanca ile öldürülmesi gibi. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarında, muhalefetin kamuoyunda tartışılan pek çok konu için Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasına verdiği bütün önergeler reddedildi. İktidar tarafından verilmediyse külliyen ret! Nasıl bir anlayış bu?
Amerika'nın iki kez görevden alınmış, hüküm giymiş suçlu ve yarı otoriter başkanı Donald Trump, seçkincilik karşıtlığı, Hristiyan beyaz milliyetçiliği, kültürel kin ve bir haçlı seferinin "bataklığı kurutma" vaadiyle beslenen popülist bir dalganın merkezinde yükseldi. İlk döneminde iki kez görevden alınmasına ve davalar ve cezai suçlamalarla karşı karşıya kalmasına rağmen, tabanı için mesihvari bir figür haline geldi. 2016'da doğan kampanya sloganı "MAGA", bir siyaset kadar bir kimliğe de dönüştü. Ancak ikinci döneminde, bir zamanlar kopmayan bu bağ, hareketin özüne vuran bir değişimle, incecik çatlaklar gösteriyor.