yaşamak View RSS

Bir elif gibi yalnızım... ne esrem var ne ötrem... ne beni durduran bir cezmim, ne bana ben katan bir şeddem var... ne elimi tutan bir harf, ne anlam katan bir harekem... kalakaldım sayfalar ortasında... bir okuyan bekledim, bir hıfz eden belki... gölgesini istedim bir dostun, med gibi... sızım elif sızısı.....
Hide details



16... 26 Sep 2011 9:59 AM (14 years ago)

son günlerde etrafta dolanan sosyal içerikli bir videodan esinlenerek hüzünleniyorum yine... "Sevgili 16 yaşındaki halim" diye başlıyor her cümle..... sonra oturup düşünüyorum... 16 yaşındaki halim sevgili mi diye....

eğer spielberg in dmc sine ben binebiseydim ve 16 yaşındaki halimi görebilseydim ne derdim acaba?

sevgili 16 yaşındaki halim... üzülme... 11 yıl sonra hala aynı salaklıkta olabiliyorsun....
sevgili 16 yaşındaki halim.... o gün o pencere kenarında otururken yaptığın davranışı ve o halini asla umursama... hatanın farkında olanın sen olmadığını hala biliyorsun ama her zaman haklı olmanın yararlı olmadığını biraz daha erken anla....
sevgili 16 yaşındaki halim.... o otobüste hepiniz gibi sende çocukluğunu yap ve o şarkıya eşlik et....
sevgili 16 yaşındaki halim... bir eylül günü, tuna lisesinin 3. katında tüm okulun gelip geçişini izlerken parmaklıklarda, gözünle, bir kere bile olsa o günkü gibi yapma... kaçırma... doyasıya bak gözlerinin içine... gelip geçenleri bir daha hiç görmeyecek hatta hatırlamayacaksın işte.... yılların sana hata yapma hakkında pek hoyrat olmayacağı kesin döneminde aynı çekingenliği besleme....

içinde bulunduğun sistem yanlışlarının bedellerini doğrularını silmekle ödetecek sana, bunu asla unutma... en fazla  3 yanlış hakkı tanındı sana, o da hak sayılırsa... ve o gün, boynun tutulurcasına pencereden bakarken, yitip gidenlerin hatırına 4. hatayı yapma....

ve sevgili 20 yaşındaki halim.... sakaryanın en işlek caddesinde oturup sakın ama sakın yanındaki adam gibi adamın gözünde o hale gelme. o akşam üzeri, dondurmayı ısmarlayan adamın yüzüne öyle bir bak ki, gözyaşından daha değerli bir hediye aldığının farkında olsun....


ve sevgili bugün... bunların hepsini yeni kararmış bir oda da işten gelip kanepe üzerinde otururken bana hatırlattığın için asla hayıflanma... bunlar benim... ben kalacağım...

ve bundan11 yıl sonra da bugüne; sevgili 27 yaşındaki halime diyeceğim şu ki.... o gün o yazıyı yazma.....

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

"adam" lık 24 Feb 2011 12:31 PM (14 years ago)

: - "Erkek adam ağlar mı?" dediler....

: -"Adam olan erkek ağlar." dedim...

sustular.

Ünzüle, dayaktan uslandığından birşey sormuyor. ben hayattan uslandıktan beri.

: - "Yakınında olduğunu bile bile yaşamak yokluğuyla acı veriyor..." dedi...

: -" Birgün gelecek, yanındayken görmediğini farkedeceksin. Bu halinle o günü düşünmek ütopya bile değil belki biliyorum ama öyle olacak... Birgün gelecek; gözlerinin içine baka baka görmeyeceksin onu...." dedim....

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

akıp güden. huhuhuuuuu... zamanlarııııı huhuhuhuuuu... bir yerlerde bulsam...... 21 Dec 2010 12:32 PM (14 years ago)

"öyle karanlık bir geceyim ki; ay'a isyan ettim" diye başlar bir mevlana şiiri...bu neyin isyanı bilinmez onun gözünde evet ama yalnızlığı olduğu sonunda; "Şems e benzediği için ben güneşe isyan ettim" diyince anlaşılıyor derdi mevlananın...

dert çok hemdert yok bilirsin, klasik yaşantının modern bu ayağında.. ya da günümüzde sade olarak.zaman kavramı üzerinde derin endişe ve düşüncelierimin olduğu şu sıralarda hani olsa da mevlana ile karşılaşsam ne der, neyi soradım dememiş de değilim hani.

neyse bir soda daha açıldı hayata... hazmedebilmek için zamanında geçmeyenleri....

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

ki.... 17 Dec 2010 12:28 PM (14 years ago)

bazen içini öyle acıtır ki hayat, yapman gerekenin dışında o kadar çok şey yapmaz ve o kadar sessiz kalırsın ki...

yani en iyi bestecinin, o kadar iç dağlayan sözleri aklına gelip de eserini sadece enstirümantal vermesi gibi kalırsın....

en iyi seslerden kurulan bir koroya sadece davul eşlik ederken bakarsın.... ve o kadar acıtır ki..... hayatın boyunca aklından geçirdiğin sahneyi çekebilecekken sadece bir fotoğraf karesine sığarsın.... belki de kadrajını açmadığın karanlık bir sahne olarak kalırsın....

ve bazen öyle olur ki; yerde yatan bir ölü görsen bile hayatına bakarsın...

ve bir gece o kadar sessiz kalırsın ki, öksürürken çıkardığın sesin senin olduğunu anlarsın...

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

üşürken yazılan bir yazı.... 7 Dec 2010 12:46 PM (14 years ago)

 yine hava kararmıştır... karanlık tüm soğukluğuyla istanbulun tepesinde hissettirir varlığını... insanın en çok titrediği zaman dilimidir karanlık anlar bütünü... kimimiz gece demişiz bunlara, kimimiz korku...

hepimizin hayatlarında bir ekonomi grafiği gibi olan dönemsel süreçler yaşanır... çok kötü hissettiğiniz anların artmasıyla başlar sonralarda iyimser bir bakış attığımız dönemece girilir hayatta... daha sonra bir ekonomik kriz grafiği gibi dibe vurma seansları yansır yüzlerimize...

hayatta öyle anlar gelir çatar ki gözlerimize; insan dostum dediği, kendini anlatabileceği derecede yakın arkadaşlarına kendini verip açmak ister kapılarını... açmaya da niyetlenir adım atar ama çarpmak için ilk adımdır işte bu. insanlara kendinizden vermeye başladığınızda dertlerinize ortak olması gerektiklerini düşünürsünüz ki bu en yanlış bir dost paradoksudur. genelde öyle olmaz. en azından zaman zaman benim yaşadıklarımda böyle oldu. bizler kendini anlatıp başkasını dinlemeyen sürüleriz genelde. bir zümre vardır ki dinler, bir zümre sürekli anlatır ki dünyanın en dertli zümresidir bunlar. dinlersiniz, dinlersiniz, dinlersiniz....

sonra bir gün kafanızda tüten dumanla kapılarını açmaya yeltenirsiniz gönül kafesinizin. ama artık orada " hayat hızlı akıyor diamandi." " bana somut şeylerle gel." ler vardır. siz kendinizi nasıl ifade edeceğinizi düşünmeye başladığınız anda yüzünüze çarpılmış kapılar bulmuşsunuzdur bile... burnunuzun yanması kapı çarpmasında mı yoksa kalbinizin kırıklığından mı bilinmez ama yine de başlarsınız bir " :) " demeye... 

yalnızlığınızın tam kıvamında demlendiğini ne zaman anlarsınız bilir misiniz? bunu tamınlayabilecek bir cümle bulamadığınız, aval aval beyaz ekrana baktığınız anda, sayfa değiştirip "yenile" tuluna baınca...

hayatınızın yenile tuşunun olmasını istediğiniz zaman.... bir amacınız, yetişmeniz gereken bir yer varmışcasına, sırtında çantayla istiklal de tünele doğru yürürken birden yavaşlayıp sonra amaçsız geri döndüğünüz zaman.... yemek yemek için girdiğin ya da bir şeyler içmek için bulunduğun bir ortam da lavaboya giderken sırt çantanıda almak zorunda olduğun an...

cep telefonundaki notlarını okurken şu yazıyı gördüğün an...

gece yatarken, bir önceki sabahtan kalan toplanmamış yatağa girmeden önce, sabah bıraktığın halden hiçbir farkın olmadığını gördüğün anda hissettiğin üşümedir yalnızlık...

... bir hayat ne kadar hızlı akıyorsa, o kadar yalnızlaşırsın....

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

bayram.... 17 Nov 2010 3:38 AM (14 years ago)

bayram bayram dedikleri; herkesin normal gün içinden daha şık ve yeni elbiselerini giyerek evde oturmasıymış....

iyi bayramlar... eski bayramlar değil özlediklerimiz... bayramın eskitilmesi içimizi burkan....

birde çok gereksiz bunaltan mesajlar....

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

ilk bahar kasımda bir başka.... 13 Nov 2010 12:07 PM (14 years ago)

kaybolmak nasıl bişey kağkar?

yaşayarak öğrenilecek, önemli derecede hissiz bir olaymış... görülesi hayatın...

elde bir resim.... resimde gülen yüzler, her resim gibi... bir balonu tutan, olabildiğince içten bir gülümseme ile yüzünde bir çocuk... o çocuğu tutan iki güçlü ve yorgun el...

bir resim... elde tutularak içine bakılan bir hayal... gülen yüzünde saklı yaşlı gözler... "ne günlerdi..." denilerek çekilen bir burun gibi doğal...

toz kaçan gözlerin temizlenmesi bu yaşlar sanırım...

resimdeki çocuk büyüyor... okula gidiyor, okuyor, okudukça büyüyor... birey oluyor genç oluyor, zaman olup kola takılıyor... takı olup kalbe gidiyor... nefes olup içe çekiliyor, neşe olup, gülümseme olup asılıyor... gül olup koparılıyor.... sevgiliye ilan ı aşkı oluyor bir gencin... aşık simgesi iken kendisi oluyor... kokusu kokuyor...

karanlık bir odada yaşamak kadar kalabalık düşleri.... neye baksa birikenleri görüyor...

bitmiş bir soda şişesi, külleri saçılmış sigara ve bakıp da görmeyen iki hayale tercüman göz ile aynada buluyor kendini... inadına gülüyor... deli denildiği için gülüyor... güldüğü için deliriyor...

ne zaman kadar bir süre alıyor, ne de anlık mutluluklarar pabuç bırakıyor... zahiri kalan bir görüntünün sadece içinde yaşıyor...

elinde bir resim... resimdeki üçüncü kişi ise göz kırpıyor....

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

hayal (ET) Kuran.... gecede 5 Nov 2010 1:03 PM (14 years ago)

tozlanmıştı KAĞKAR!.... eski bir film, eski bir klip sahnesi gibi üfleyerek elleriyle sildi tozunu...

toz kokan, nemlenmiş sayfalarında gezdi, kurşun kalemin izlerinde kalan gözleriyle....

askerliğinde tuttuğu güncelerinin ve yazıların not defteriydi bu.
gözü gördükçe katlanan gönlünde sızılar oluşuyordu...cam kenarında kendi izdüşümüyle seyrettiği İstanbul-Ankara karayolu geldi gözünün önüne, bu sisli istanbul akşamında...

bişeyler oluyor istanbula... yine kasım ayında... sisli ve içini titreten gecenin sıcaklığıyla yürüdü yollarda titreyerek... binlercesini yaşadığı hislerin oluşturduğu bir yükle sırtında....

"insan en çok ne zaman ağır hisseder kendini?" diye sordu kendine... "hayalleri sırtında birikince" dedi içindekine... tek başınalığının tadını doyasıya çıkardığı son gecelerinde, düşünür olmuştu sesizliğini... uzak kalışlarını, etrafına...

ezgiler yankılanıyor kulaklarında... hayaller hala gözlerinde... tüm bu sanallıklar alıp götürüyordu onu içine girilmesi vizesiz olan yüzlere.....

hiç bir kasım ayı kadar uzun olmamıştı bu gece... paranoyanın doruklarında kalabalık bir acıyla.... boyutlardan sıyrılmanın manasızlığını saatine bakınca anladı...
zamanın içinde yine kaybolup gitmişti yarıda kalanı... her hal ü (sinasyondu)...


içinde bilmediği bir dilin hikayeleriyle oluşmuş bir kitap gibiydi gece.... anlamak için çılgınca, sadist bir istekle baktığı tüm sayfalarında, kulağa aşina ama bilinmeyen kelimelerin yüksek sesle okunması gibi anlamsızdı bu istek oysa...

hiç anlayamacağını anladığında geceyi, ışığı yaktı hayallerinin çığlıklarıyla... yanan ışıkların içinde, kaybolmuş iki yüze merhaba... hoşgelen bişey varmıydı bilmiyordu... elinde, acı tadıyla yüzü buruşturmuş bir soda.... önünde yazısı hiç bitmemiş bir sayfa... gözünde hislerine hasret, aslında tükenmiş bir kalemle, ilk çizdiği kelime oldun gözbebeklerinde.....

Sanada Günaydın İstanbul......diye...

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

bülbülüm altın kafeste 2 Nov 2010 1:00 PM (14 years ago)

geriye dönüşe dair tüm yanılsamalarım birer birer çıkıyor bedenimin ücralarından...

 işyerinde başka, evde farklı, yollarda apayrı çalışan bir fikir hayatımla beraberim her saniye... herkes için aynı belki ama ben kendimle mükellefim gibi....

her koyunun bacağıyla ilgili kokunun herkesi rahatsız etmesi durumu kıssadan hisse hayatta....

"bülbülüm altın kafeste" diyen bir ezgi alttan alttan....
"ben sana aldanamam yarim, ben sana aldanamam...."

zorlanıyor insan geri dönüşlerinde benimsemeyi... zaten olmayan alışkanlıklarıyla....

düşündüklerliyle giden biri için hatıralarıyla geri gelemk zor... kabul etmek kendisini....


haykırışlarında kalan tek bir cümle ile.....

KAĞKAR!!!!

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

kasım hoşgel...... 1 Nov 2010 1:26 PM (14 years ago)

birşeyler yaptığını sandığın bir sürü zaman geçirme şeklinin içinde aldanıp kendini hayata kaptırmışken birden bir anın değeriyle uyanıp hatırladığında o tarifin içinde olması gereken mutlak kelime "amaçsızlanmak"tır geriye...

yine bir kasım ayı.. yine amaçsızca bakıyorum güneşli günde titreyerek güneşe.......

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

sıkıntı.... 3 Oct 2010 12:07 PM (15 years ago)

hayali arkadaşları vardı önce. hayali yaşardı günlerini, çok konuşurdu onunla bir zamanlar. belki küçüktü, birşeyleri saklamak ya da kimseyle paylaşmak istemediği için hayaliyle paylaşırdı kendini... çok anlatırdı, herşeyini.
şimdi arkadaşlarıyla birlikte kendisi hayal olma yolunda... pekçok yaşanmışlıkları gibi.....


04.03.2009

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

koştuğum bütün eller, duvar oldu çarptım....

artık alıştım... artık uzanan ele sadece uzaktan bağırıyorum....
öyle çoktun ki bende..... öyle bırakılmış kaldım ki gittiğinde.....

bütün kalabalığımdı gözlerin... şimdi bomboş sokakalarım.....

kasettler... 25 Jan 2010 1:09 AM (15 years ago)

bu tarz yazılar yazmak için çok yaşlı sayılmam aslında. yani 150 yaşında felan değilim :D onun yarısı 75 de  değilim şimdilik :) neyse akşam arkadaşımla konuşurken sohbet açıldı da 90 lı yılların kasetleri ve o haller. barış manço dan açıldı söz ben hayranlığımdan bahsettim ona sonra benim barışmanço koleksiyonumdan bahsettim kasetlere kayıtlı radyo röportajları var bende kayıtlı o zamanlar radyo dinler ve kasetle yapardık pekçok sanatsal aktiviteyim :))

biz o zamanlar 90 lık RAKS  kasetler doldururduk dedim ki hakikaten öyle :) şarkı listeleri çıkartırdık giderdik mizkçilere o zamnalr mahalle aralarında köşelerinde kasetçiler vardı korsan cdciler gibi değildi iş yani :)

laf lafı açınca aklıma;  ben, ilk ve orta okul zamanlarında aile eşrafımın tamamı çalıştığı ve bende öğlenci olduğum için sabahları evde tek kalırdı oynadıklarım geldi aklıma tabiki.. elde tarak çıkardım böyle sandaliyelerin üzerine ki kendisi sahne metaforu oluyor :) elde kullanılmış kıllı bir tarak :)) ki o da mikrofon metaforudur :) şarkılar söylerdim... londra köprüsü yıkılıyor diye yaylı yatağa bırakırdım kendimi :))) ne kadar hoşuma gitti şimdi bak özledim :)) dur yapmaya gidiyorum :) hem zıplardım o yatagın üzerrinde hakikaten yaa ( anneeeeee  nerde o yatak yaa :) ))) zannımca ondan şu sabit duramama halim :)) sürekli hareket ederim yaylı bütün oturma eşyalarında :))

şimdi böye nostalji geyiği yapacak değilim ama özledim yaa :))) gülmek var yüzümde şimdi... çok sevindim saol bu muahbbet için :)) hele ki öyle bir akşamda ;)

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

bazı kelimeler vardır okuyunca hatta hatırlayınca bile kötü olabilirsin... kişilere ve yaşadıklarımıza onunla ilgili hatıralarımıza göre değişse de bunlar hayat bize bi takım genellemeler veriri ve bizi de içine katan cümleler kurar bize....

bilmiyprum yaa... neden neyi kimi severiz.. ya da niye sevmeyiz... sevemeyiz.... üç noktaydı hayatım.. soru işaretine dönüyo....

bir hoş seda imiş...... baki kalan bu kubbede.... 6 Jan 2010 10:20 AM (15 years ago)


olacak olacak :))) bugün her ne kadar sabahın körü denilen bir saatte yatmış olsam da saat 9 kalktım.... biraz afallıyor olmama rağmen toparlardım daha iyi oldum ilerleyen saatlerde..

akabinde çıktım evden inanılmaz bir baha havası.. evet evet .... ocak 6 olmuş ama dışarısı silme nisan 14 gibi.... insana kendini nek adariyi hissedebilir hava karşısında bunu gördüm...

güzel bir geziden sonra meşhur avatar filmine bi gidelim dedik arkadaşcazımla... nitekim 3d olam afm taksim de girdik filme... güzel film... süper efektler vs kullanmışlar 3 saat gibi bir süre 3d gözlük takmaktan baş ağrısı sahibi olduk ama kısmen değdi :))) benim tahminim 5-6 oscar ı var filmin yine... james cameron bi kere... neyse... film faslını geçtik böylelikle.. aslında tiyatro için  çıkmış olsam da filme gitmek de pek fena olmadı açıkcası...

yine taksim istiklal de film çıkışı süper havada yürüdük... insanın uçası gelir ya bazen.. mutluluk bulutlarında birine takılıp uçası... aynen öyle bir havaydı... istiklali bitirip de galata yokuşuna girince yol kenarında incik bonzuk satan amcalardan birine yanaştık ki taş merakım yine galayana geldi :))) bayağı bi süre adamla muhabbet sohbet derken ben; kuvars, ametist ve akik taşları aldım kendime.... süperler görmelisiniz :))) ama takmadım daha.. topraga gömdüm şimdi sabaha çıkarıp yıkayıp takacağım... enerjiiii.. :)))) artık lazım yeni yıl ne de olsa.....

galata köprüsünü geçerken bütün camilerden başlayan ezan sesleri... saray ve galata kulesinin bütün silueti tamamlayıcı faktörleri... süleymaniye ki görkemli duruşuyla daha güzeldi bugün sanki....iki vapurun peşpeşe hareket etmeleriyle kararmış havada pek seçilmeyem bayraklarının az üstünde yanan idare lambası tadındaki ışıkları.... her unsuruyla gösterişini yapıyordu yine istanbul bize.... haydi rastgele.......

hasılı... güzel bir günü güzel bir sohbet ve arkadaşla yine güzel bir alışveriş ve filmle... havasını çe çeke çeke yine bizim taksimden eidrnekapıya kadar sohbet ede ede konuşarak yürümemizle son buldurduk.. iyiyiz :)))

tavsiye..... ;)

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

yeni mi yıl mı ??? 4 Jan 2010 2:33 AM (15 years ago)



hiçde alışık olmadıgınız üzere yine karamsarım :)))) bakın 4. günü geçmekte yeni yılın... her yeni yıl tantanasıyla gelip geçti yine zımbırtılı... gerçi geçen yıl, yeni yılın geldiğini bembeyaz karlar üstünde kışladan kaçan biri yüzünden pijamalarla içtimai halde geçirmiş olmamdan sonra, bunu daha kötü nasıl olabilirdi? sorusuyla dolanmıştım... nitekim, nispeten daha iyi olsa da, o gece yaşadıklarımla ilgili güzel hatıralara da haksızlık etmemek adına geçen yılbaşının daha iyi olduguna karar verdim... böyle olmalıydu zira...

gelmiş, geçmiş, gelecek vs ne olursa olsun zaman eğrisinde hiç dik kalamamışken, süreç kısımlarında dik bir tavır sergilemenin ne kadar anlamsız oldugunu dair kesin önyargılarım oluşmaya başladı..... özgüven denen kendini aldatmalar arasında ya da dayatmalar içinden geçerken " sen şusun, busun " denirken suratıma gözlerime değilde arkama bakılmasının histemsizliğini hisseder oldum...

yazı yazmak ya da yazmamk arasında fark olmaz oldu son zamanlarımda... üstelik eskidim de. yosa ki neydi bir zamanlar... "ağladım gözlerim gözyaşlarım döndü denize" ne de olsa...

ne olmalı bilmiyorum... bişey olmalı ama.... etrafımda bunlar varken bişeyler olmalı.... bişeyi çok merak ediyorum; ... bana da olacak mı?

.....

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

evveli askerden kalanlar.... 28 Dec 2009 12:48 PM (15 years ago)

bir gece; beklerken geçmesini zamanın, aklının en ücra köşelerinden geçen bütün hislerin ve düşüncelerinle yoğunlaşıp hayallerine, beklenilenin sabah karşında olamayacağını anlayınca hüzünlenip, ah vah edip hırpalıyorsan hala kalbini; platonik bir hayatın en derin kuyularından birinde, kendini kaybetmiş bilakis kaybolmuş girdaplarında beyninin, bir kişi olarak gözlerini; yarısı bir yola bakan, yarısında silik bir şekilde seni gösteren, hafif loş bir salondaki o camdan bakarken, yola değilde kendi yansımana, hissedersin ağladığını içinin...

ASLINDA AŞIK OLMANIN BİR YALNIZ KALIŞ OLDUĞUNU VE HERHANGİ BİR BİRLİKTELİĞİN HİÇBİR AMAN BİR AŞK OLAMAYACAĞINI...

bütün anlamsızlıkların anlamını bulduğun. aslında düşünürken bile o olduğunu, hiç bırakıp, bırakılıp kalmayışının bir yakınlık oluşunu...

gecenin birinde, yıllar evvelinden gelen bir hatır; seni, götürecekse geçmişe. hala ağlatacaksa gelmemiş günlere. ağlarken aslında bu durumun onlarca hatanın bedeli olduğunu anladığında, bağıra bağıra söyleyince dönence misali " uzaklarda bi yerlerde birşeyler kök salıyor..." diye.... işte o zaman tam işaretlerinde ne bir DİA; ne de bir  CİVA olabildin hayatında...

KAĞKAR kaldı o günlerden bana......

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

beyaz mürekkep ile gözlerin..... 22 Dec 2009 3:08 PM (15 years ago)

siyah sayfalarıma beyazmürekkeplerimle çiziyorum gözlerini
baktığın bütün anlarım gibi aydınlığım
bir ışık için fazla karanlığım
beyaz mürekkeple böldüm geceyi

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

yüzünde..... 22 Dec 2009 3:01 PM (15 years ago)


güzel bir giriş yapmıştı hayatına... bir yaz günü şarkısı kadar güzeldi melodisi.... duyup duyabieceği en güzel ses gibi gelmişti ilk anda...

sonra vazgeçti çelişkisinden...

sokak lambasının altında karıştırdığı derginin sayfalarında görmüştü ilk kez resmini.... yine gördü o resmi..... sabitlendi bakışları sayfaya... ışığın kuşe kağıda bütün yansımasıyla parlayan tam orta yerindeydi yüzü... saniyelerce kapalı kaldı gözü sonra... neler geçmemişti aklından ki? bütün hislerinin içinden geçen kalbinin sızısı mıydı? elleriyle kontrol etti dayanmak için lamba yerinde miydi? kısa bir süre de olsa şuur kaybetti görünce gülen yüzünü bir dergide... oysa ilk kez tanıştıkları yer de burasıydı...

böyle başladı bir yüze aşkı insanın... sadece yüzüydü hakkında bildikleri...kimdi, neydi, neredeydi? bilmiyordu ve önemli de değildi... o görmüştü işte... manken değildi. bir haberin kahramanıydı sadece. çok uzaklardan gelmiş gibi sarıldı yine dergiye... kimse anlam veremiyordu ne yaptığına. kendisinin ise aklında tek soru...." neredeyi bu aşkın ilk sayısı?"

sessizliği onun soru soran gözleri böldü... uzun uzun baktıktan sora gözünün tam içine... "sıradan bir geceydi... sıradanlığının tek yararı gece olmasıydı. hiç bir güzel gözün göremeyeceğine inandığım o resmini gördüm elimdeki kağıtta.... "

şimdi sana ne desem ağlarım.... bana ağlamamam için ne desen yine ağlarım... içimdeki seni gözlerimden dökene kadar ağlarım... yine bir gece de seni unutacak olduğumu bildiğim için ağlarım.... güleceğimi bildiğim ve gülerken yanımda olmayacağın için ağlarım... bir güzel göze bakmaktan vazgeçeceğim için ağlarım...."

"şimdi hiçbirşey söylemiyorum... geleceğinde olamayacağım için ağlarım... şimdi ve sonra sadece elimde kıvrılacak bir kağıt olarak kalacağın için yanarım...."

ve bir kibrit..... yaktı bittirdi.....

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

can yücel anlayamadım 11 Dec 2009 4:52 AM (15 years ago)

 pek yaptığım birşey değildir ama üstad perçinledi beni ekrana... defalarca okuduktan sonra bilenlere hatırlatma bilmeyenlere selam olsun diye yazmaya karar verdim... bir sohbetim esnasında bana cevaben söyleniyor....teşekkürler dileyerek.....can yücel anlayamadım diyor


Bunca zaman bana anlatmaya
çalıştığını,kendimi
bulduğumda anladım.

Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu
varmış,

Kendi yolumu çizdiğimde anladım..

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat,
okuyarak,dinleyerek değil..

Bildiklerini bana neden
anlatmadığını, anladım..

Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün
kayıpmış,

Aşk peşinden neden yalınayak
koştuğunu anladım..

Acı doruğa ulaştığında
gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını
anladım..

Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla
ağlamaktan daha değerliymiş,

Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde
anladım..

Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir
tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,

Çok acıttığında anladım..

Fakat,hakedermiş sevilen onun için dökülen her
damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler
terkettiğinde anladım..

Yalan söylememek değil, gerçeği
gizlememekmiş marifet,

Yüreğini elime koyduğunda anladım..

''Sana ihtiyacım var, gel ! ''
diyebilmekmiş güçlü olmak,

Sana ''git'' dediğimde anladım..

Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum''
diyebilmekmiş sevmek,

Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir
çocukmuş,her düştüğünde zırıl
zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı
sarıldığında anladım..

Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye
haykırmak istemekmiş pişman olmak,

Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,

Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,

Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..

Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş
bir gün affedilmeyi,

Beni afetmeni ölürcesine istediğimde
anladım..

Sevgi emekmiş,

Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak
kadar sevmekmiş

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

UMUT.....ÜMİT 28 Nov 2009 2:25 PM (15 years ago)

akşamın eğlenceli bir saati. geceye yakın ruhlar gibi geziniyor insanlar ve aralarında bir Hakan meydanında bir şehrin...

akşamın kime göre eğlenceli olduğu belli olmayan, hatta kimilerine göre eğlenceden çok işkence saatleri olan, ayak seslerinin daha yeni duyulmaya başlandığı sokaklarda...

adı belki de UMUT... yaşı 11-14 arasında....

elinde siyah (ki bahtı gibi)  kocaman bir torba... içinde kağıt mendil paketleri.. tezat o ki mendiller beyaz o siyah torbada...

adı belki de ÜMİT...

yarınlar aslında çok uzak değil ümidiyle yaşayan, bedeni çocuk ama yüreği kimbilir kaç devrim geçirdi hemde ideolojik olmayan.
iki, şehrin üniversitelisi kız.. kol kola giderken o saatlerde caddede, aksi yönünde maganda ordusunu bile medeni bırakabiliecek bir grupla karşılaşöadan duydukları son ses belki de "abla be bi selpak be abla..."

çocuk esmer. talihinin rengi teninden poşetine aksetmiş Ümitli Umudun her durumda...

hırçın bir hareketle çekiliyor UMUT ters yöne. maganda ordusunda artık ÜMİT 'i. ama nafile, bunlar o iki kıza akıllarınca hava, ÜMİT ime fors sattılar olmayan akıllarınca.
ÜMİT e bişey söyledi biri içlerinden. sonra yüksek sesle " koş ablan seni çağırıyor galiba..."

ÜMİT in dünyası çok küçük, o anda başına yıkılsa; rüzgar değdi sanar saçlarına.. gözlerinde ÜMİTin iki berrak damla; " ne olur abi alay etme bidaha..."
alay edersin tabi tabağında çorban oldukça. ÜMİT in başına, hayalleri geniş, UMUT u pek bir dünya yıkılıyor oysa. ruhu bedeninde o kadar yaşlanmış ki, < ölmek asıl doğmak > sandı o anda...yaslandı bir çöp kutusuna...

ogün gelecek be abi. yanaklarında tüm saflığıyla iki berrak damla dans edercesine, hüzünlü bir musiki gibi eşsiz, yıkılmış bir hayal gibi çaresiz, yarım kalmış bir UMUT kadar ÜMİTli. Sonuçta damlalar berrak hala...
Ağlayamaz ÜMİT im, akşamın en eğlenceli saatlerinde. onun kardeşine bir selpak; garanti demek. bu eğlenceli akşamdan yarına bir ekmek daha garantisi... bu, ışıldayan iki berrak gözün, kendinden daha berrak damlalarının aktığında uzaklarda kayan bir yıldız gibi UMUT larda...

sonuçta selpak; beyaz hala! torba siyah kalsa da....

11.03.2006  çark / sakarya...

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

iyi ki doğdum :))) 27 Nov 2009 1:17 PM (15 years ago)

yaşlandın be kağkar :)))
hemen akıllarda;
"iyi ki doğdum.. gördün mü 25 oldum :))))kalamam hayatın köşesinde derdim ama :))" neyse.... hasılı 28.11.1984 yılında veledin b iri çok lazımmış gibi bakırköy de ağlamış... soğuk olduğunu düşündüğüm bir kasım sonunda sabaha karşı gelmişim ahanda buralara...gel zaman git zaman yılların içinde neden hala burda olduğunu anlayamadı...


şimdi doğduk ettik evet... şaşkın şaşkın bakınırken etrafıma daha üç günlük velet iken resmimi bile çekmişler...halimdende anlaşılcağı gibi....benimne işim var lan bodrumda repliği 1984 yılında tarafıma aittir :)))

ahanda bu resimdeki sarı veled de bendenizdir :)) neydik ne olduk efenim :)))

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

ah niçe vah niçe... 26 Nov 2009 11:48 PM (15 years ago)

niçe ağladığında neler olmuş bilirsiniz...bende öğrenmek üzere yola çıktım.. hani şöyle bir durum vardır ya.."başucu ya da elinden bırakamama".. aynen o durum... tavsiye olsun bir hastanın nasıl hasta bir doktorun nasıl doktor olduğunu anlayabilmenin en etkili yolundan biri.. kendine güvenen sorgulamaktan çekinmeyenlere yoldaştır....

'yinede en çok çiy damlası en sessiz gecede düşer biliyorum'
"ben varken ölüm yok, ölüm varken ben yokum"
"evlilik bağını koparmanız onun sizi koparmasından daha iyidir !!"

vs vs...

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?

sis 21 Nov 2009 1:06 PM (15 years ago)

bugün hayatımda yürüdüm az önce.... sis çöreklenmiş istanbula.... göz gözü görmüyor.... beş metre sonran meçhul....

hiç hayatınıza benzettiğin bir yolda yürüdün mü kağkar? sisli ve atacağın on adımdan sonrasını kestirmek imkansız...

istanbulun biraz daha sesiz olmasını diledim oysa her adımda... köpeklerin havlamaları arasından ürkek bakışlarla geçerken hayatına giren girmiş girebilecek bütün insanları düşünürken... neden birileriyle görüşüyor olmalısın? sorularıı arasından çıktım....


sıkılmış veya sıkılacak bütün eller gibi meraklıydım oysa sana.... garip bir gece... sisli bir gecede o buharı koklayarak içime çekerken fazlasından olacakk öksürürken geldi aklıma çizgilerim... duvarlarına resim çizilmiş bir ev gibiyim...

soğuk bir yürüyüşün içinden yanarak geçen bedenim gibi ani soğuma ile şok geçiren bütün duygularım gibi hissiz şu an gözlerim...

insalar üzerinde etkilerin açısından hayatsal sorgulamalar içinde ilişkilerin ve ilişkilerin arasında ve içinde sen yatarken kendini bunlardan ayrı bişey gibi düşünüp böyle davranmak acı veren hatta acımı besleyen aortum...

dedim ya tanıdıgın insanlarla neden iletişim kurmalıyım? yada kurmadığım ilişki için vicdan denen zindanda kaç yıl yatarım... umursuzluğunda hüküm süren bütün düşüncelerinin kahramanı olarak sen oskarını kimden alasınki bu sahnede...

bütün kötü alışkanlıklardan tadasım var bu gece....

Add post to Blinklist Add post to Blogmarks Add post to del.icio.us Digg this! Add post to My Web 2.0 Add post to Newsvine Add post to Reddit Add post to Simpy Who's linking to this post?