Bu adamı ilk gördüğüm andan beri sevemedim bir türlü. Üzerindeki "polisten kaçan esmer seri katilin saçları sarıya boyatması" durumu yeterince kıllandırıyordu ama tam olarak adını koyamıyordum. Az önce farkettim ki ben bu adamı Khaleesi'nin Bradırı'na benzetiyorum.
Sırf ünlü ve zengin olabilmek için kimse görmüyorken, hatunu kuytuda kıstırıp, sağını solunu mıncırıp "kameralara karşı seksi
iki video arasındaki 7 farkı bulunuz: adam hayatı joystick yapmış, nfs oynuyor. çalgı çengi desen bi sıla şarkısından altta kalır durumda değil, belli ki para var yani. ama hayat işte, alışmadık götte durmuyor. altın semer hesabı.
Korku filmi bulamıyorum...
Uzun zamandır korku/gerilim tarzı film beğenmiyorum. Bu sadece benim problemim olmasa gerek, çünkü imdb`de falan öyle 7+ puan almış yeni bir korku filmine rastlayamadım. Bir kaç senedir çekilen tüm korku & gerilim filmleri 3 ile 5 puan arası alabilmiş, o puanları da filmin başında kurban olan sarışın manken hatun topluyor zaten.
Bana bunlarla gelmeyin!
Eşe dosta
Yaklaşık 1 aydır başım dertte. Öyle bir dert ki, düşmanımın başına böyle bir şey gelsin istemem. Böyle yapış yapış, yılış yılış. Bir türlü gitmiyor... Ne yaptıysam olmadı, bir türlü kurtulamadım bu amına koyduğumun sümüklü böceklerinden. Baya baya mesken bellediler kapının önünü. Her gece Hera'nın su kabının etrafında toplaşıp alem yapıyorlar. Büyükleri kabın içine dalıyor, küçükleri kenardan
Rock barlarla tanışmam, babamın beni dersaneye gidiyor zannettiği lise zamanlarımda başladı. Öyle olgun gösteren bir yüzüm yok (ki hala yeni yeni sakallarım çıkıyor), ama iri kıyım olduğum için diye düşünüyorum hiç sorun olmadı. Bir kere bile "velinden yazılı izin getir ahohohöhöhö!!" geyiğine maruz kalmadım. Bu durumdan gurur duyduğum, "vay amınakoyim kralım haa" dediğim tek anım da, 8-10
3 ay önceki yazım, hayatımın ne kadar sikik ve monoton olduğu üzerineydi. İşe başlayınca birşeyler değişir diyordum ki yanılıyormuşum. Yine sikik ve yine monoton.. İki durum arasındaki tek fark, aynı yaşantıyı sürmeme rağmen birilerinin "aferin, yine bir önceki aydan daha sıkıcı bir ayı başarıyla tamamladın" diyerek para vermesi. Ayda bir achievement... Dolayısıyla, bu çalışma olayının da tam
Uzun zamandır yazmıyorum. Bunun sebebi de hayatımın iki satır yazı dahi yazamayacak kadar sikko ve monoton olması. Sikko çünkü, yaptığım şeyler yemek ve uyumak gibi temel ihtiyaçlarımı karşılamaktan ibaret. Monoton çünkü, sürekli bunları yapıyorum.
3 sene önce ayrıldım İzmir'den ve bu süreç boyunca yaşantım gün geçtikçe artan bir ivmeyle basitleşti. Louie'nin bir bölümünde şöyle bir teori
* Video silinmiş. Görünce "bulayım lan güzeldi bu" dedim. Bulmuşken de güncelledim. kıps.
... "akustik ozan" diye dinledim lan ben bi yıl boyunca.. Gittim deli gibi alkol içtim mekanda, bu adamı dinledim. Sonra bi gün Power Türk'te klibini gördüm, bi garip oldum. Bi garip derken mutlu oldum, ama bi yandan da "ben bu adamı tanıyorum amınıskeyim" dedim. Öyle bi duyguya büründüm. Ondan sonra da Dailymotion'dan dinledim durdum. Öyle.
Eskileri dinlemeyi her zaman sevmişimdir. Fakat, eski şarkıların rock coverları genellikle daha çok etkilemiştir beni. Bazısı orjinalcidir, sevmez coverları. Ben nedendir bilmiyorum ama, büyük bir iştahla dinlediğim bir şarkının coverına rastladığımda (rock cover olmak zorunda.. aynı tarzdaki coverlar, daha doğrusu aynı şarkının aynı tarzda yorumlanması etkilemiyor beni. buna aynı kişinin 3
Hani diyorum ki sabah 12de (öğlen oluyo galiba) işe gitsem, sonra ordan çıkıp okula gidip 2-3 saat dursam. Ordan da şu meşhur fırsat sitelerinin Bornova ve Alsancak'ta yarattığı fırsatlardan yararlanıp 2 bira + 1 porsiyon midye dolma menüyü 8-10 liraya yuvarlayıp eve gelsem, Hera'yı gezdirip biraz öpüp koklayıp yatsam... Kötü mü olur lan? Tek isteğim bu lan. Yani tek değil tabiki, misal İzmir'de
"Bilmemkaçıncı Geleneksel Sömestr'da Abimin Yanına Gideyim Günleri"ni yaşıyoruz şu günlerde. "Kâh içiyoruz, kâh içiyoruz" diyor bugünlerde yanımızda olanlar. Anlayacağınız Jr. Ceykıl İzmir'den koptu geldi. Kendisinde ufaktan bir ceykıllık gördüğümü aramızda geçen şu dialog ile ifade etmek istiyorum; Ben: Dön hadi lise aşkları tribine bakiyim.. Kardeşim: İmkanı yok B: Bu şarkıyı 3 kere daha
Geçenlerde başlattığım sosyal sorumluluk projesi bir sike yaramadı. Blogu okuyanlar ya sosyal sorumsuz ya da benden umutsuz. Daha bi gelecek vaadeden kişileri topluma kazandırmak istiyorlar (herhalde). Neyse, ben de "amaaaağn sikime kadar" diye düşünerekten 3 hafta boyunca takip ettiğim bir alman iti ilanının ilanvereniyle (nasıl bir isim tamlamasıdır bu) iletişime geçtim. Cebimdeki üç kuruş
2004'ten beri öğrenme aşamasındayım. 2007 Ocak'tan itibaren de üretme aşamasına geçtim. Bir çok girişimde bulundum, hepsi de içimde patladı. Eğer şuan bu yazıyı okuyorsanız, ya bu yazının bulunduğu sayfaya google'da "am", "göt", "meme" üçlüsünü aratıp da gelmişsinizdir, ya da sosyal medyayla uğraşan twitter, facabook, friendfeed hesabı olan kişilersinizdir. İlk kesimdenseniz "amınıza koyayım!
Bana araba alır mıyız? Mantıklı olanı almamak da, hangimiz sürekli mantıklı olanı yapıyoruz ki? Hadi, bi çılgınlık yapalım ve bana araba alalım. Okula gidiyorum, iş güç koşturuyorum, doğru düzgün saatlerde yatıp kalkıyorum falan. Hayatımı düzene sokmaya başladım, çabalıyorum en azından. Ufak bir ödülü hakettim bence. Ufak dediysem de, Citroen Saxo demedim. İçine sığabileyim en azından. Şaka maka
Bulunduğum ruh halinin güzelliği, içebildiğim bira sayısıyla doğru orantılı. Ben bunun farkına vardım bugün. Hatta az önce vardım, çok da geçmedi üzerinden. "İçebildiğim"den kastım, canımın içmek istediği vakit içmek istediğim kadar içebildiğim. Yoksa 3 bira içersem 3 birim, 10 bira içersem 10 birim, 15 bira içersem 15 birim.. şeklinde değil. Eylül başından beri (geçen haftaya kadar) 2 bira
Öğleden sonra kayıt yenileme tantanasının son ayağı olan "seçilen derslerin danışmana onaylatılması"nı halletmek için okula gittim. Geçen dönem başında gerek benim üşengeçliğim, gerek danışmanımın dallamalığı dolayısıyla gereksiz atraksiyonlar yaşamıştım. Benzerleri tekrarlanmasın diye, sorumluluk sahibi bir birey olaraktan danışmanın kapısına dayandım. "Bekleyin 5 dakikaya gelicem" dedi. İyi
Esas diziler başlamadan önce can sıkıntısı giderici olarak bir kaç kısa dizi izledim. Blue Montain State de onlardan biriydi mesela. Bu sefer tavsiye edeceğim dizi de Bored To Death.
Afişten de anlayabileceğiniz üzere alkol ve aksiyon barındırıyor. Kahramanımız Jonathan Ames (Jason Schwartzman) alkolik bir keş. Aynı zamanda yazar. Kötü alışkanlıkları yüzünden sevgilisi tarafından terkedilince,
Geçen gün arkadaş dedi ki "porno videoya niye yorum yaparlar aklım almıyor". Şimdi bahsi geçen site Türkçe ise, o yorum ya bir bot tarafından keyword bazlı olarak, arama motorlarında yükselebilmek için hazırlanmıştır ya da çarşı iznindeki bir asker kardeşimiz modeller üzerine kurduğu fanteziyi paylaşmıştır. Eğer durum ikinciyse, buna ben de anlam veremiyorum. Fakat bahsi geçen site İngilizce ise,
Elemanın birinin 41 saat boyunca asansörde mahsur kalıyor. 41 saat aç susuz kalmak, hele göt kadar asansörde durmak yeterince sikik bir durum değilmiş gibi, bir de amcanın ishal olduğuna şahit oluyoruz. Video sanırsam kurgu, gerçek falan değil. 41 saat boyunca, güvenlik kamerası olan bir asansörde mahsur kalsam kalkıp da otuzbir çekmem heralde...
American Pie serisi tadında, ama onun memesiz hali bir dizi Blue Mountain State. Üniversitenin amerikan futbolu takımı ve onların karılı kızlı, alkollü, çeşit çeşit uyuşturucular barındıran maceralarını konu alıyor. Ahlaksız bir dizi yani.
Ana karakter olan Alex Moran, yaşam prensibi olarak (üniversite bazlı en azından) epey kafama yatkın bir karakter. Takımda 2. yedek bilmemne oyuncusu (oyun
Şu güzelim blogu da piç ettim ya, alkışlara boğasım geliyor kendimi. Aferin, engeneral benim! Bu "engeneral" mevzusu da, babamla kavga ettiğimiz zamanlarda kıçımdan uydurduğum bi rütbe. Daha yavşak şeyler de üretiyorum da, adı üstünde yavşaklık işte, söylemiycem o yüzden.
Hazirandan beri iki satır blog okumadım. Ne tesadüftür ki 2 satır blog da yazmadım. Bunu da Blogger cemiyetinden kopmama